BASIN AÇIKLAMASI
BURSA DİŞHEKİMLERİ ODASI
09 Aralık 2015
BASIN AÇIKLAMASI
Nilüfer Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi’nde Kuran Kursu Talebi!
Bertolt Brecht’in çok bilinen bir sözü vardır: "Mizahın olmadığı yerde yaşamak zor, ama her şeyin mizah olduğu bir yerde de yaşamak olanaksızdır" şeklinde. Bugünlerde ne kadar da karşılığını bulan bir saptama olduğu bir kez daha doğrulandı.
Şehrimizin çiçeği burnundaki ağız ve diş sağlığı merkezi, Nilüfer ADSM’nde, dokuz dişhekimi ile bir memur ve dört hizmet alım personelinin kuran kursu açılması için dilekçe verdiğini ve bu talebin başhekim tarafından Bursa Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği’ne iletildiğini duyunca, dedikodudur diye gülüp geçmiştik espri yaparak. Gerçekmiş gerçekten!
Din ve inanç özgürlüğü çerçevesinde herkesin dini inançlarına uygun bilgi edinme, öğrenme ve ibadetlerini yerine getirme hakkına saygı duymakla birlikte bu hakların kullanımını sağlayacak amaca uygun kurumlar, yapılar mevcutken bir sağlık kurumundan böyle bir hizmeti talep etmek, bu talebi tıbbi bir hizmet gibi değerlendirerek bir üst kuruma iletmek nasıl açıklanabilir merak ediyoruz.
On dört sağlık çalışanının kuran kursu talebi içeren dilekçelerini bu denli dikkate değer bulan yöneticilerin, özlük haklarıyla yakından ilgili dilekçeleri değil işleme koyup yanıtlamak, kabul etmek bile istememeleri, hassasiyetleri konusunda yeterince fikir vermektedir.
Camilerin fakülteler kadar önemli olduğu külliyeye dönüşen üniversiteler ve mescitleri bulunan, birer imamın görevli olduğu hastanelerden sonra, sağlık kurumlarında açılması olası kuran kursları!
Sağlık Bakanlığı’nın anayasal temel görevi “Toplumun hayatını bedenen, ruhen ve sosyal bakımdan tam iyilik hâli içinde sürdürmesini sağlamak için fert ve toplum sağlığını korumak ve bu amaçla ülkeyi kapsayan plan ve programlar yapmak, uygulamak ve uygulatmak, her türlü tedbiri almak, gerekli teşkilatı kurmak ve kurdurmak,”tır. Bir sağlık kurumunun vazgeçilmez temel görev ve sorumlulukları vardır, olmalıdır. Öncelikle tabelasında yazan hizmetleri uygun fiziki ve tıbbi koşullarda vermek, toplumun sağlık göstergelerini dünya ölçeğinde kabul edilebilir düzeye getirmek gibi.
Bu ülkede 12 yaşındaki çocukların %8’inin en az bir dişi kaybedilmişse, 64-75 yaş aralığında total (tam) dişsizlik oranı %48 ise, yani bu yaş grubunun neredeyse yarısının ağzında hiç diş kalmamışsa, sorulmaz mı yıllardır sağlık politikalarını belirleyenlere, ne yaptınız diye?
Bakanlığın dişhekimliği hizmeti veren kurumlarının sayısı 2003-2013 arasında 594’den 939’a çıkmış, bu kurumlardaki toplam diş üniti sayısı 4.6 kat artarak 7250 olmuştur. Bu da ünit başına düşen kişi sayısını 2009-2013 arasında 14 309’dan 10 575’e düşürmüştür. Yıllık ziyaret sayısı 2002-2013 arasında 6.9 kat artmıştır. Ağız diş sağlığı göstergelerinde bir değişiklik olmuş mu peki, hayır. Diş macunu ve diş fırçası kullanımında küçük bir iyileşme dışında olumlu bir gelişme yok.
Hizmet sunumundaki bu patlamanın tek nedeni de bu kapasite artışı değildir. Performansa dayalı ödeme sistemi gereksiz ya da aslında hiç gerçekleştirilmemiş olan pek çok tedavinin kayda girmesine neden olmuştur. Performans sistemiyle protez ağırlıklı uygulamaları teşvik eden SB’nin aklına koruyucu hizmetler ne yazık ki göstermelik yapılan taramalar ve bu yıl sembolik olarak başlayan flor vernik uygulamaları dışında gelmemiştir. Birinci basamak sağlık hizmetleri ile bütünlük içinde planlanmayan bu hizmetlerin ne derece verimli olacağı elbette şüphelidir.
Fazla söze gerek yok, bir kez daha dile getirelim:
Kamuda çalışan meslektaşlarımızın kuran kursuna değil; hekim gibi hekimlik yapacağı fizik koşullara ve çalışma şartlarına, aldıkları eğitimin karşılığı olacak, emekliliklerine de yansıyacak hekime yakışır bir gelire, toplumun da ulaşılabileceği koruyucu ağız diş sağlığı hizmetlerine ihtiyaçları var.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Emel Eroğlu
BDO Yönetim Kurulu Adına, Başkan