topbar

BASIN AÇIKLAMASI

8 Şubat 2022

Son tek günlük G(ö)REV Zamanı 8 Şubat’ta; Halkımızı, Meslek Örgütlerini ve Demokratik Kitle Örgütlerini Bize Destek Olmaya G(ö)reve Çağırıyoruz.

Karanlığa Karşı; Önlüğümüzün Beyazına, Özlük Haklarımıza, Halkın Sağlık Hakkına Sahip Çıkıyoruz - Emek Bizim, Söz Bizim” diyerek başlattığımız yürüyüş sonrasında gerçekleştirdiğimiz BEYAZ FORUM ile taleplerimizi duyurduk. Sağlıkta özelleştirmeci, piyasacı politikaların durdurulması sağlık hizmetlerinin toplumcu bir anlayışla yeniden inşa edilmesi, sermayeye değil sağlığa bütçe ayrılması için önerilerimizi, taleplerimizi ifade ederek ekonomik ve özlük haklarımızın iyileştirilmesini istedik.

İlk olarak hekimlerin ve diş hekimlerin bir kısmının gelirlerinde düzenleme içeren ama onlar arasında dahi eşitsizlik yaratan ve tüm sağlık çalışanlarını kapsamayan tasarının geri çekilmesine karşı 6 Aralık’ta ve 15 Aralık’ta GöREV’deydik. Ocak ayında görüşüleceği söylenmesine rağmen hâlâ görüşülmemesine itiraz ettik. 26 Ocak-4 Şubat tarihleri arasında “NÖBET” tutarak tasarının kapsayıcılığı arttırılarak derhal Meclis’e getirilmesi talep ettik. 4 Şubat’ta Meclis önüne giderek taleplerimizi bir kez daha haykırdık.

Bugünde sesimize kulak asmayan, taleplerimizi görmezden gelenlere karşı bir kez daha uyarı G(Ö)REV’indeyiz.

Gittikçe kötüleşen bir sağlık ortamında çalışıyoruz.

Sağlıkta Dönüşüm Programı ile 2003 yılından itibaren gittikçe büyüyen ancak bir türlü çözüm bulunmayan sağlık sektörünün sorunları Covid-19 pandemisi ile yoğunlaştı ve zarar veren dayanılmaz bir boyuta erişti. Yanlış sağlık politikaları ve liyakate dayalı olmayan yönetici atamaları da sorunlarımızı ve sağlıktaki şiddeti artırıyor. Üstelik sorunlar sadece hekimleri ya da sağlık çalışanlarını olumsuz etkilemekle kalmıyor. Sağlık sektöründe yaşanan sorunlar, halkımızın temel insan haklarından olan sağlık hakkına erişmesini, nitelikli sağlık hizmeti almasını engelleyen boyuta ulaşmış durumdadır.  

İş yükümüz çok, maaşlarımız çok düşük

Dünya ülkeleri arasında; en fazla iş yükü olan buna karşın en az seviyede maaş alıp en fazla şiddete uğrayan biz hekimlerin söyleyecek sözleri de tükenme noktasına geldi.


Bugün, BAĞ-KUR ve SSK emeklisi hekimlerin aylığı 2.300-4.000 TL arasında; pratisyen hekimin yalın maaşı yaklaşık 4.900 TL; en az 22 yıl eğitim almış, üstüne 30 yıl uzmanlık yapmış 54 yaşındaki uzman hekimin yalın maaşı ise 5 bin 800 liradır.  Türkiye, 2020 verilerine göre uzman hekim maaşları sıralamasında OECD üye ülkeleri içinde sondan altıncı, pratisyen hekim maaşlarında ise 17 ülke arasında Letonya, Meksika ve Litvanya’nın ardından14'üncü sıraya düşmüştür.

Hekimler ya kamudan kaçıyor ya emekli oluyor ya da yurt dışına göç ediyor.

Hekimler ağır ve olumsuz çalışma koşulları, aşındırılan özlük hakları, emeklerinin karşılığını almıyor olmaları, durdurulmayan sağlıktaki şiddet nedeniyle kamudan istifa etmekte, emekli olmakta ya da göç etmektedir. Son 20 ayda Sağlık Bakanlığı bünyesinde çalışmaktayken istifa eden hekim sayısı, önceki döneme göre %20 artmış ve dokuz bin kişiyi bulmuştur. Yine son 20 ayda önceki döneme göre %40 artış ile üç bin hekim emekli olmuştur. Genç meslektaşlarımız okullarını bitirir bitirmez yurtdışına gitmeye çalışıyor. Son 10 yılda yurtdışına göç eden hekim sayısı 24 kat arttı. Son bir ay içinde Türk Tabipleri Birliği’ne yurtdışında çalışma belgesi için 197 hekim başvurdu. Bu sayı 2012 yılı içinde yapılan başvurunun üç katından fazladır.

Sağlık ekip işidir.

Sağlık emekçileri arasında ayrımcılık yapılmaktadır. Pandemi sürecinde her türlü çalışma riskini göze alarak, hayvan hastalıkları ile mücadeleden, gıda güvenliğine kadar her alanda canla başla çalışan Veteriner Hekimler, sağlık çalışanlarının içinde bulunduğu güç koşullara fazlasıyla muhatap olup yıpratıcı işlerde çalışıp, hasta sahibinin şiddetine maruz kalıp, hastalarını iyileştirirken zoonoz hastalıklara yakalandıkları halde, sağlık çalışanlarına yapılan hiçbir iyileştirme uygulamalarından faydalandırılmamaktadırlar.

Öte yandan diş hekimlerine filyasyon çalışmalarında zorla görevlendirme yapılarak yetersiz kişisel donanımlarla çalışmaları istenmiştir. Sürecin bu şartlarda devam ettirilmesi neticesinde diş hekimlerimiz covid meslek hastalığına maruz bırakılmıştır.
Bursa Eczacı Odası’nın bütün taleplerine rağmen kişisel koruyucu donanımları temin edilmemiştir. Süreç boyunca onlarca eczacımızı bu basit önlemlerin alınmaması yüzünden kaybettik. Kamudaki eczacı istihdamının yetersizliği pandemi döneminde iyice gün yüzüne çıktı. Sağlık Bakanlığı bu taleplere hala kulaklarını tıkamaktadır.
Tek sağlık platformu olarak birlikte hareket etmenin öneminin artık daha farkındayız.

 

İşyeri hekimliğinde sorunlar bitmek bilmiyor.

Pandemi sürecinde görmezden gelinen iş yeri hekimlerinin iş ve gelir güvencesi ile mesleki bağımsızlığı güvence altında değildir.

Uzun kuyruk bekleme süreleri ile halk mağdur ediliyor.

Geçmişte, muayenesi sırası alma, muayene olma ve ilaç alma kuyruklarında tam bir gün boyunca beklenerek sağlık hizmetine erişilen günler yaşadık. Günümüzde gözle görülen kuyruklar kalkmış durumda. Şimdi aylarca randevu almak, ameliyat olmak için sanal kuyruk beklenmektedir. Bu da sağlık hizmetine erişimi engellemekte ve geciktirmektedir. Sağlığı doğruda olumsuz etkileyen bu gecikme halkı mağdur etmektedir.

Hastalarımızı dinleyecek, muayene edecek zamanımız yok.

Hekimin isteği ve bilgisi dışında MHRS sistemi üzerinden 5 dakikada bir muayene randevusu açılmaktadır. DSÖ uygun bir muayene süresinin 20 dakika olduğunu açıklamıştır. Hekimlere dayatılan 5 dakikada hastanın şikayetlerini dinlemek bile yetersizdir. Hastalarımızı yeterince dinleyememekten, muayene edememekten şikayetçiyiz. Bu durum hekimin mesleki özerkliğine müdahale etmek anlamı taşıdığı kadar; halkın nitelikli sağlık hizmeti almasına da engel olmaktadır.

Halkımız şikayetinin bile dinlemediği, muayene edilemediği koşulların suçlusunun hekimleri olmadığını ve bu durumun onların sağlığını olumsuz etkilediğini bilme hakkına sahiptir.


COVİD-19 Pandemisi kötü yönetilmektedir.

COVID-19 pandemisinin bilimsel bilgi ve tarihsel deneyimlerin yok sayılarak, veri gizleyerek kör döğüşü biçiminde yürütülmesi meslektaşlarımızın, halkımızın hastalanmasına/yaşamlarını yitirmesine yol açmıştır. Pandemi, salgının değil algının, sağlığın değil ekonominin yönetildiği süreç olmuştur.

Pandemiyle mücadeleyi yoğum bakımlarda ve hastanede yatan hasta ya da ölüm sayısı üzerinden değerlendirilmesi yanlıştır. Pandemi ile mücadele sahada, 1. Basamakta yapılır. Süreçte yürüten yanlış politikalar birinci basamak sağlık hizmetlerini görmezden gelmeye devam etmektedir.

Birinci basamak sağlık hizmetleri günlük, geçici yaklaşımlarla yönetilirken sorunlarımıza tuz-biber eken “Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği,” diğer adıyla “ceza yönetmeliği” çıkarılarak aile hekimleri cezalandırıldı.

COVİD-19 Meslek Hastalığıdır

COVID-19 aşısına kadar her 30 dakikada bir sağlık çalışanını bu enfeksiyon yüzünden kaybettik. 14 Eylül 2020 gününe kadar COVID-19 vakalarının %14’ünü sağlık emekçileri oluşturur. Bu da dünyada yaklaşık beş milyon sağlık çalışanına denk gelir. Tüm kanıtların gösterdiği gerçek doğrultusunda dünyada çok sayıdaki ülkede Covid-19 meslek hastalığı kabul edilmiştir. Sağlık Bakanlığı bu gerçeği görmelidir. COVİD-19 sağlık çalışanlarının meslek hastalığı olarak kabul edilmelidir.

Asistan hekimlerin sorunları görmezden gelinemez

Uzmanlık eğitimi almak bir haktır ve bu hak keyfiyete, yöneticilerin insafına bırakılamaz. Sağlık hizmeti eğitim almak üzere çalışan genç meslektaşlarımızın üstüne yıkılmış durumda. 36 saat nöbeti sonrası bir hekim arkadaşımızı kaybettik.

Niteliksiz tıp eğitimi halkın sağlığına zarar verir.

Hocası olmayan bilim dalları, sınıfı olmayan öğrenciler ve sadece adı olan tıp fakülteleri ile gittikçe artırılmaya çalışılan hekim sayısı sağlık sorun çözmez. Aksine toplum sağlığı için sorun oluşturur. Tıp öğrencilerinin barınma, beslenme gibi temel hakları güvence altına alınmadığı için bir öğrenci arkadaşımızı kaybettik. Liyakate, bilime dayalı akademi isteğimizi yineliyoruz.

Yöneticilere sesleniyoruz.

Meslektaşlarına randevu vermeyen değil, onların ve halkın sorunları ile ilgilenen ve çözmeye çalışan liyakat sahibi yöneticiler istiyoruz. Ekim ayından bugüne “Emek Bizim Söz Bizim” eylem sürecini yürütüyoruz. 8 Şubat’ta G(ö)REV zamanı! Hakkımızı arama konusundaki kararlılığımızın ve taleplerimiz karşılanana kadar eylemlerimizi sürdüreceğimizin bilinmesini istiyoruz.

Meslektaşlarımıza sesleniyoruz.

Değerli meslektaşlarımız, 8 Şubat günü hiçbir hastaya randevu vermeyin. Mevcut randevuları hastaları mağdur etmeyecek şekilde başka günlerde planlayın.

Halkımıza sesleniyoruz.

Bu G(ö)REV yalnızca hekimler/sağlık çalışanları için değil, hepimiz içindir. Taleplerimiz; halkımızın sağlık hakkı, topluma nitelikli sağlık hizmeti sunulması ve insanca yaşamın sağlanmasıdır. Biz hekimler ve sağlık çalışanları dün olduğu gibi bugün de nitelikli sağlık hizmeti sunmak ve iyi hekimlik yapmak istiyoruz. Sizin de her gün yakından şahit olduğunuz sağlıkta yaşanan bu çöküşün sorumlusu hekimler ve sağlık çalışanları değildir. Aylarca sanal kuyruklarda beklemenize, 5 dakikada muayene olmanıza, sorunlarınızı acillerde çözmeye çalışmanıza, nitelikli sağlık hizmeti alamadığınız sağlık sistemine karşıyız. Hem hekimlerin hem de toplumun sağlık hakkı için bu uygulamalara itirazı birlikte yükseltelim. Hekimler köle, hastalar müşteri değildir. Sağlıklı yaşam hakkımızdan vazgeçmeyelim! 8 Şubat’ta randevu almayın, hastanelere hasta olarak değil, G(ö)REV’de bizlerin yanında olmak için gelin. 

Arama
Etkinlikler Tümünü göster