BURSA DİŞHEKİMLERİ ODASI 22 KASIM 2016 BİLİMSEL DİŞHEKİMLİĞİNİN 108.YILI BASIN AÇIKLAMASI
BURSA DİŞHEKİMLERİ ODASI
22 KASIM 2016
BİLİMSEL DİŞHEKİMLİĞİNİN 108.YILI
BASIN AÇIKLAMASI
Ülkemizde 22 Kasım gününü içine alan hafta; Türk Dişhekimleri Birliği ve Odaları tarafından toplumun ağız ve diş sağlığı konusunda bilinçlenmesine katkıda bulunmak, kamuoyunun dikkatini çekmek ve genel sağlığın ayrılmaz bir parçası olan ağız ve diş sağlığı konusunda izlenen politikaları değerlendirmek amacıyla “Toplum Ağız Diş Sağlığı Haftası” olarak kutlanmaktadır.
Ağız ve diş sağlığı üst seviyede sağlıklı bir toplum oluşturulması idealiyle ve sorumluluğuyla hareket eden meslek örgütümüz yıllardır, 22 Kasım’ı kutlamak yerine dişhekimliğinin sorunlarını dile getirmek ve kamuoyuyla paylaşmak için fırsat olarak kullanmak zorunda kalmaktadır.
Öncelikle belirtmek isteriz ki meslek örgütümüz, toplumun ve bireyin ağız diş sağlığının iyileştirilmesini ve nitelikli dişhekimliği hizmetinin sunulmasını amaç edinmiştir. Bu amacına ulaşabilmek için de bilimsel temelli, kanıta dayalı ve koruyucu ağız diş sağlığını önceleyen politikaları savunmaktadır.
Bu çerçevede ağız hastalıklarının genel sağlık üzerine olan olumsuz etkilerini, ağız-diş sağlığı olmadan genel sağlığın iyi olamayacağını ifade etmeliyiz. Ülkemizde ilk defa Türk Dişhekimleri Birliği (TDB); Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve Dünya Dişhekimleri Birliği (FDI) raporları ile ortaya konan diyabet, kalp damar hastalıkları, üst solunum yolu hastalıkları ve kanser gibi Bulaşıcı Olmayan Hastalıklar ile diş çürüğü ve diş eti hastalıkları gibi ağız hastalıklarının meydana gelme nedenlerinin aynı olduğu konusundaki bilimsel gerçeğe dikkat çeken sağlık meslek örgütü olmuştur. Yukarıda adı geçen bütün hastalıkların ortak risk faktörlerinin başında şekerli yiyecekler gelmekte, bunu takiben tütün ve tütün ürünleri, alkollü ve gazlı içeceklerin tüketimi ile fiziksel aktivitenin yetersizliği yer almaktadır.
Her yıl 36 milyon insanın hayatını kaybetmesine neden olan bu hastalıklar ile diş çürüğü ve dişeti hastalıklarının ortak risk faktörlerine sahip olması, meydana gelen ölümlerin 2/3’sinin az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde görülmesi ve DSÖ tarafından bu hastalıklar ile mücadelede gelecek 20 yıl içinde yaklaşık 47 trilyon dolar harcama yapılacağının rapor edilmiş olması ülkelerin siyasilerinin ağız-diş sağlığı konusuna daha fazla eğilmelerini kaçınılmaz kılmaktadır.
Türkiye’de dişhekimine gitme sıklığı 0.9, Avrupa’da 5, yıllık kişi başına düşen diş macunu kullanımı Türkiye’de 110 ml ile (en yakın İspanya 264 ml, Almanya 457 ml) hala Avrupa ülkelerinin oldukça gerisindedir.
Ülkemizde toplumun ağız diş sağlığı göstergelerine baktığımızda; 2015 yılında Türkiye Sağlık Araştırmaları sonuçlarına göre 7-14 yaş grubundaki çocuklarda %24.6 ile en fazla ağız-diş sağlığı sorunları görülmekte bunu %13.8 ile göz hastalıkları ve %9.4 ile de enfeksiyon hastalıkları takip etmektedir. Dolayısıyla başta diş çürüğü ve dişeti hastalıkları olmak üzere ağız hastalıkları ülkemizin en yaygın halk sağlığı sorunlarını oluşturmaktadır. Tüm bu veriler Türkiye’de özellikle çocuklara yönelik koruyucu ağız-diş sağlığı uygulamalarının hiçbir gelişme göstermeden aynen devam ettiğini ve toplum genelinin artan hizmet ulaşım ağına rağmen kent-kırsal fark etmeksizin bu imkândan nitelikli bir şekilde yararlanamadığını bir kez daha ortaya koymaktadır.
Tüm bu veriler ve bilgiler birlikte değerlendirildiğinde; ülkemiz ekonomisinde artan sağlık harcamaları nedeniyle karşılaşılacak sorunların önüne geçilebilmesinin ve ekonomik anlamda tasarruf sağlanabilmesinin en önde gelen unsuru, tüm sağlık uygulamalarında olduğu gibi ağız-diş sağlığı uygulamalarında da öncelikli olarak koruyucu temelli yaklaşımların benimsenmesi şeklinde olmalıdır.
Muayenehanelerde çalışan meslektaşlarımızın “Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkındaki Yönetmelik”le birlikte karşılaştıkları sorunlara dikkat çekmek istiyoruz. Ne yazık ki yönetmeliğin yayınlanmasından neredeyse üç yıla yakın süre geçmiş olmasına rağmen yaşanılan sorunlar çözülememiştir. Türk Dişhekimleri Birliği tarafından açılan dava sonucunda yönetmeliğin bazı maddelerinin yürütmesi durdurulmuş, ancak yönetmelikte yeni düzenleme yapılmamış, sadece genelgelerle denetimler ertelenmiştir. Yeni bir yönetmelik için meslek örgütümüzle çalışmalar yapılmış ancak bugüne kadar çalışmanın akıbetinin ne olacağı konusunda bilgi edinilememiştir. Sağlık Bakanlığı yetkililerinden, en kısa sürede yargı kararlarına, meslek örgütümüzün önerilerine ve hayatın gerçeklerine uygun yeni bir yönetmelikle çalışma alanımızın düzenlenerek mağduriyetlerin giderilmesini talep ediyoruz.
Türkiye’deki dişhekimi sayısı 30.000 e yaklaşmış olmasına ve son on dört yılda 17 den 71 e çıkan dişhekimliği fakültelerinin eğitim veren 46 sından her yıl dört bine yakın dişhekimi mezun olmasına rağmen hala ağız ve diş sağlığı göstergelerinin kötü olması şaşırtıcı olmamalıdır. Halkımızın büyük bölümü ekonomik nedenlerle dişleri ile ilgili problemlerini Sağlık Bakanlığı’na bağlı ADSM’lerde ve diş polikliniklerinde çözmeye çalışmaktadır. Burada çalışan 10.000’e yakın dişhekiminin matematiksel olarak hastalıklı dişleri tedavi etmesi veya protez ile ağzın rehabilitasyonunu sağlaması mümkün değildir. Bu veriye dayanarak kamuda çalışan dişhekimlerinin sayısının artırılarak bu durumun çözülebileceği yanlışına düşülmemelidir. Sağlık eğitimi ve koruyucu uygulamalar olmadan diş ve dişeti problemlerinin çözülmesi olanaksızdır. Dolayısıyla kamunun özellikle dişlerin çürümemesi ve dişin çevre dokularının sağlığının korunması için ağız hijyeni eğitimi konusunda aktif rol oynaması gerekmektedir.
2014 yılı verilerine göre ülkemizde dişhekimi başına düşen nüfus ortalama 2.853 kişidir. Coğrafi dağılımda sorun olmadığı varsayılırsa bu sayı gelişmiş ülkelerdeki ortalamaya yakındır. Yani bugün Türkiye’de dişhekimi ihtiyacı teorik olarak yoktur. Nüfus artış oranları göz önüne alındığında önümüzdeki on yıllık dönemde de olmayacağı aşikardır. Dolayısıyla yeterli akademik personeli olmayan yeni dişhekimliği fakülteleri açılması ve dişhekimliği teoriği ve pratiğini eksik alarak buradan gizli işsiz dişhekimi mezun etmek yerine mevcut fakültelerin kontenjanları düşürülmeli hatta bazı fakültelerin kapatılması dahi düşünülmelidir.
Sağlık hizmet sunucularının çalışma koşullarında pek çok sorun yaşanmaktadır. Kamuda çalışan dişhekimleri “performans” adı altında bilimsel verilerle açıklanması zor sürelerde muayene ve tedavilerini gerçekleştirerek her geçen gün artan poliklinik sayılarıyla kamu hastane yöneticilerinin karnelerinin başarı notunu yükseltmeye zorlanmaktadır. Yetersiz yardımcı sağlık personeli ile kısıtlı sürede maksimum iş üretmeye zorlanan dişhekimleri çoğu zaman hasta ile karşı karşıya kalmakta ve sağlık çalışanlarına yönelik sözlü ve fiili saldırıların çoğunun temelinde bu sağlıksız çalışma koşulları yatmaktadır. Bunun yanı sıra özellikle son bir yıl içinde, dişhekimleri diğer sağlık çalışanları gibi, döner sermaye ödemelerinde akılcı ve kabul edilebilir bir gerekçe olmamasına ve çok daha yüksek performans puanlarına rağmen neredeyse 10 yıl önceki döner sermaye ödemelerine razı olmaya zorlanmaktadırlar.
Ağız ve Diş sağlığı hizmet sunucularının hala önemli bir kısmı, çoğunlukla muayenehanelerde olmak üzere özel ağız ve diş sağlığı hizmeti sunulan poliklinik ve merkezlerde çalışmaktadır. Bir sağlık kuruluşunun açılması ve faaliyete geçmesi ciddi yatırımlar gerektirmekte, teknolojinin sürekli değişmesi, yeni malzemelerin kullanıma girmesi, muayenehane dişhekimliğinin, sayıları gittikçe artan büyük sağlık kuruluşları karşısında ve yaratılan haksız rekabet koşullarında ekonomik olarak ayakta kalmasını zorlaştırmaktadır. Her geçen gün muayenehaneler kapanmakta, dişhekimleri kamuda ya da özelde özlük hakları açısından sorunlu koşullarda çalışmak zorunda kalmaktadır. Dişhekimleri mezun sayısının her yıl artması nedeniyle de düşük ücretlerle çalışmakta, ucuz işgücü olarak çalışma hayatına atılmaktadırlar.
Bilimsel Dişhekimliğinin 108. yılını kutlarken ne yazık ki ülkemizde ne ağız ve diş sağlığı göstergelerinde bir iyileşmenin olduğunu ne de bu hizmete ulaşabilmenin önündeki engellerin kaldırıldığını söyleyebiliriz. Toplumun ağız diş sağlığında gerçek anlamda düzelme, dişhekimlerinin özelde ve kamuda çalışırken ve emekli olduklarında, emeklerinin karşılığını alabildiği insanca çalışma ve yaşama taleplerimiz ne yazık ki karşılıksız kalıyor. Biz yine de meslek örgütümüzde hep bir arada, bilimsel doğruların ışığında, insandan ve emekten, yaşamdan, barıştan, hak ve özgürlüklerden yana mücadele etmeye, umudumuzu yitirmeden çalışmaya devam etmekte ısrar edeceğiz.
Cumhuriyetin kazanımı olan tüm haklarımızın gaspına, askeri ya da sivil tüm darbe girişimlerine, ülkenin akademisyen, yazar ve gazetecilerinin hukuksuz şekilde hapsedilmesine, terörle mücadele adı altında tüm usulsüz ve haksız görevden almalara, din kisvesi altında çocuklarımızın istismar edilmesine, yaşam alanlarımızın daraltılıp dönüştürülmesine bu ülkenin aydın insanları olarak karşı duracağımızı belirtiriz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Emel Eroğlu
BDO Yönetim Kurulu Adına, Başkan