BURSA DİŞHEKİMLERİ ODASI 22 KASIM 2013 BİLİMSEL DİŞHEKİMLİĞİNİN 105.YILI BASIN AÇIKLAMASI
BURSA DİŞHEKİMLERİ ODASI
22 KASIM 2013
BİLİMSEL DİŞHEKİMLİĞİNİN 105.YILI
BASIN AÇIKLAMASI
Bilindiği üzere her yıl 22 Kasım Dişhekimliği Günü nedeniyle ülkemizin ağız ve diş sağlığı konusundaki mevcut durumu, dişhekimlerinin yaşadığı sıkıntıları ve dişhekimliği mesleğinin geleceği ile ilgili projeksiyonları konuşmak ve kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz.
2010-2011 yıllarında yapılan Ulusal Ağız ve Diş Sağlığı Durum Analizi Surveyans Çalışması’na gore;
- 0-14 yaş grubunda çürük, dolgulu ve çekilmiş diş sayısı 3,67;
- Başlangıç aşamasında çürüğü bulunan (tedavi edilmezse bir sonraki yıl çürüyecek olan) diş sayısı da 2,5
- 60 yaş üzeri grupta çekilmiş diş sayısını 23 olarak bildirilmiştir.
2007 yılındaki bir başka çalışmaya göre 65 yaş ve üstündeki insanlarda dişsizlik oranının %67 olduğu belirtilmiştir. Öte yandan Türkiye’de dişhekimine gitme sıklığı 0.9, Avrupa’da 5, yıllık kişi başına düşen diş macunu kullanımı Türkiye’de 110 ml ile (en yakın İspanya 264 ml, Almanya 457 ml) hala Avrupa ülkelerinin oldukça gerisindedir.
Türkiye’deki dişhekimi sayısı 25.000’i geçmiş olmasına ve son on yılda 17 den 47 ye çıkan dişhekimliği fakültelerinin eğitim veren 38 inden her yıl üç bine yakın dişhekimi mezun olmasına rağmen hala ağız ve diş sağlığı göstergelerinin kötü olması şaşırtıcı olmamalıdır. Halkımızın büyük bölümü ekonomik nedenlerle dişleri ile ilgili problemlerini Sağlık Bakanlığı’na bağlı ADSM’lerde ve diş polikliniklerinde çözmeye çalışmaktadır. Burada çalışan 8000’e yakın dişhekiminin matematiksel olarak hastalıklı dişleri tedavi etmesi veya protez ile ağzın rehabilitasyonunu sağlaması mümkün değildir. Bu veriye dayanarak kamuda çalışan dişhekimlerinin sayısının artırılarak bu durumun çözülebileceği yanlışına düşülmemelidir. Sağlık eğitimi ve koruyucu uygulamalar olmadan diş ve dişeti problemlerinin çözülmesi olanaksızdır. Dolayısıyla kamunun özellikle dişlerin çürümemesi ve dişin çevre dokularının sağlığının korunması için ağız hijyeni eğitimi konusunda aktif rol oynaması gerekmektedir.
2012 yılı verilerine göre ülkemizde dişhekimi başınan düşen nüfus ortalama 3.059 kişidir. Coğrafi dağılımda sorun olmadığı varsayılırsa bu sayı gelişmiş ülkelerdeki ortalamaya yakındır. Yani bugün Türkiye’de dişhekimi ihtiyacı teorik olarak yoktur. Nüfus artış oranları göz önüne alındığında önümüzdeki on yıllık dönemde de olmayacağı aşikardır. Dolayısıyla yeterli akademik personeli olmayan yeni dişhekimliği fakülteleri açılması ve dişhekimliği teoriği ve pratiğini eksik alarak buradan gizli işsiz dişhekimi mezun etmek yerine mevcut fakültelerin kontenjanları düşürülmeli hatta bazı fakültelerin kapatılması dahi düşünülmelidir.
Kasım ayının ilk haftası basında yer alan haberlerden SGK’nın bazı sağlık hizmetlerine sınırlama getireceğini öğrendik. Temel teminat paketinin yenilenmesi ve gözden geçirilmesi kapsamında ağız-diş ve göz tedavilerinin genel sağlık sigortası dışına çıkarılabileceği, teminat paketinden çıkarılan tedavi ve ilaçlar için “tamamlayıcı sigorta”nın devreye gireceği haberin özeti olarak okunabilir. Sağlık harcamalarının azaltılması, tedavilerinin gecikmesi veya yapılmaması mortaliteye neden olmayan hastalıkların kişisel sorumluluk eksikliğine dayandırılarak teminat dışında bırakılması sağlık kültürünün yerleştiği ve koruyucu sağlık uygulamalarının yaygın ve ulaşılabilir olduğu ideal durumlarda elbette mantıklı bir yol olabilir. Ancak yukarıda da belirtildiği gibi diş fırçası ve macunu kullanımının yetersizliği, dişhekimine başvuru sıklığının azlığı, sağlık eğitiminin kampanyalar yoluyla kesintili olarak yapılmaya çalışılması dolayısıyla konuyla ilgili toplumsal bilincin oluşamamasının sonucu ortaya çıkan tablonun faturası bütünüyle vatandaşa çıkarılmamalıdır. Resmi olarak açıklanmış, meslek örgütlerine ulaşmış kesin bir bilgi olmamakla beraber böyle bir düzenlemenin yapılacak olması halkın sağlık hakkını kullanmasında yeni bir engel olacaktır ve maalesef iş bununla da sınırlı kalmayacaktır. Bunun kamuda çalışan dişhekimlerine de yansıması olacaktır. Son yıllarda devlet tarafından hızla açılan ağız ve diş hastaneleri, merkezleri, burada istihdam edilen dişhekimleri, diğer sağlık çalışanları ne olacaktır? Nasıl ve hangi statüde çalışmaya devam edeceklerdir? Ya da çalışmaya devam edebilecekler midir?
Ağız ve diş sağlığı göstergeleri ile ilgili olumsuz tablonun yanısıra sağlık hizmet sunucularının da çalışma koşulları konusunda pekçok sorun yaşanmaktadır. Kamuda çalışan dişhekimleri “performans” adı altında bilimsel verilerle açıklanması zor sürelerde muayene ve tedavilerini gerçekleştirerek her geçen gün artan poliklinik sayılarıyla kamu hastane yöneticilerinin karnelerinin başarı notunu yükseltmeye zorlanmaktadır. Yetersiz yardımcı sağlık personeli ile kısıtlı sürede maksimum iş üretmeye zorlanan dişhekimleri çoğu zaman hasta ile karşı karşıya kalmakta ve sağlık çalışanlarına yönelik sözlü ve fiili saldırıların çoğunun temelinde bu sağlıksız çalışma koşulları yatmaktadır.
Kamuda yaşanan bir diğer olumsuzluk da sözleşmeli çalışmanın ardından gündeme getirilen taşeronlaşmadır. İş güvencesinden yoksun, sosyal ve özlük hakların sınırlı olduğu sağlıktaki taşeronlaşma olgusu başlangıçta güvenlik ve yemek hizmetleri ile başlamış, hemşire, radyoloji teknisyeni, laborant, tıbbi sekreterlik, hasta bakıcılığı ile devam ederek bugün doktor ve dişhekimlerine kadar uzanmıştır. TDB ve Dişhekimleri Odalarının diğer sağlık meslek örgütleri ve sendikaların katılımıyla 5 Kasım’da yapılan basın açıklamasından sonra Kütahya Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi’nde dişhekimliği hizmetlerinin taşeron eliyle verilmesi için Sağlık Bakanlığı tarafından açılan ihale iptal edildi. İhale gerçekleşmiş olsaydı kamuya ait bir sağlık kuruluşunda dişhekimleri taşeron usulüyle çalıştırılacaktı. Yani çalışma hayatındaki kölelik düzeni, son 10 yıldır hayatımızın her alanına "taşeronlaşma" adıyla gerçekleştirilirken sıra hekimlere ve dişhekimlerine gelmişti. Yaklaşık on yıl önce, Anayasa’nın açık hükmüne rağmen Denizli Devlet Hastanesi’nde denenen ve iptal edilen taşeronlaşma bugün dişhekimlerinin de gündemine getirilmiştir. Kamusal olarak sağlık hizmeti sunmak asli ve sürekli görevleri arasında olan devlet, tüm sağlık çalışanlarını iş güvencesi, insanca yaşamalarını sağlayacak gelir ve özlük haklarından mahrum etmeden çalışmalarını teminat altına almalıdır diyoruz. İhalenin iptal edilmiş olmasının bu girişimin tekrar edilmeyeceği anlamına gelmediğini çok iyi biliyor ve konun takipçisi olacağımızı bir kez daha duyuruyoruz.
Ağız ve Diş sağlığı hizmet sunucularının hala önemli bir kısmı, çoğunlukla muayenehanelerde olmak üzere özel ağız ve diş sağlığı hizmeti sunulan poliklinik ve merkezlerde çalışmaktadır. Bir sağlık kuruluşunun açılması ve faaliyete geçmesi ciddi yatırımlar gerektirmekte, teknolojinin sürekli değişmesi, yeni malzemelerin kullanıma girmesi, muayenehane dişhekimliğinin, sayıları gittikçe artan büyük sağlık kuruluşları karşısında ve yaratılan haksız rekabet koşullarında ekonomik olarak ayakta kalmasını zorlaştırmaktadır. Her geçen gün muayenehaneler kapanmakta, dişhekimleri kamuda ya da özelde özlük hakları açısından sorunlu koşullarda çalışmak zorunda kalmaktadır. Dişhekimleri mezun sayısının her yıl artması nedeniyle de düşük ücretlerle çalışmakta, ucuz işgücü olarak çalışma hayatına atılmaktadırlar.
Ağustos ayında ev sahipliğini Türk Dişhekimleri Birliği’nin üstlendiği FDI 2013 Dünya Dişhekimliği Kongresi sonrasında, Türk Dişhekimleri Birliği Genel Başkanı Prof. Dr. Taner YÜCEL, Dünya Dişhekimleri Birliği Başkanı (FDI) Orlando Monteiro da SILVA ile birlikte düzenlediği basın toplantısında İstanbul Deklarasyonu’nu imzaladı.
Deklarasyonda; diş çürükleri ve dişeti hastalıklarının toplumun %90’ını etkilemekte olduğu, ağız kanserinin en sık görülen sekizinci kanser tipi olduğu ve dünya genelinde yılda yaklaşık olarak 400,000 ile 700,000 ölümden sorumlu tutulduğu, bulaşıcı olmayan hastalıklar (kardiyovasküler, diyabet, kanser ve solunum yolu hastalıkları) ve ağız hastalıklarının aynı risk faktörlerini (sağlıksız beslenme, tütün ve alkolün zararlı kullanımı) paylaştığı dolayısıyla dental profesyoneller ve genel tıp profesyonelleri arasında multidisipliner ve gelişmiş işbirliği yaklaşımına artan bir ihtiyaç bulunduğu vurgulandı. Deklarasyon Dünya Dişhekimleri Birliği’nin ağız sağlığının genel sağlığın ayrılmaz bir bileşeni olarak tanınması ve bu konudaki güçlendirilmiş işbirliği yaklaşımının global ve ulusal politikalar geliştirilerek desteklenmesi çağrısıyla son buluyor.
Bu önemli deklarasyon ile dişhekimliği mesleğinin önemi global ölçekte kabul edilmiş oldu. Umarız sağlık politikalarını belirleyen siyasi irade bu çağrıya kulak verir ve sağlık meslek örgütleri ile en azından bu konuda işbirliği yapmanın gerekliliğine inanır.
Bilimsel dişhekimliğinin 105. yılını kutlarken ne yazık ki ülkemizde ne ağız ve diş sağlığı göstergelerinde bir iyileşmenin olduğunu ne de bu hizmete ulaşabilmenin önündeki engellerin kaldırıldığını söyleyebiliriz. Toplumun ağız diş sağlığında gerçek anlamda düzelme, dişhekimlerinin özelde ve kamuda emeklerinin karşılığını alabildiği insanca çalışma ve yaşama taleplerimizin karşılanması ne yazık ki yine bir başka bahara kalıyor. Biz yine de meslek örgütümüzde hep bir arada, bilimsel doğruların ışığında, insandan ve emekten yana mücadeleye umudumuzu yitirmeden devam demekte ısrar edeceğiz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Emel Eroğlu
BDO Yönetim Kurulu Adına, Başkan